Yeni Dünya, düzenini kursa da…

Avatar photoPosted by

Komplo teorileri veya hâlen vukuatta tatbik edilenler ve bunların ilginç yorumları denilecek hadiseler aldı başını gidiyor.

Televizyondaki açık oturumlara öteden beri uzak durmaya çalıştığıma çoğu zaman şükrederim. Sehven birisine takılayım desem aklım karma karışık oluyor demesem de tesiriyle zihnim dumanlanıyor.

Bilmem, nasıl anlarsınız ama demeden geçemeyeceğim için şimdiden bağışlamanızı rica ederek şunu demek isterim.

Bir gün Zübeyir Ağabey, Dersim Hadisesini teferruatıyla Üstada bir kır gezisinde nakleder. Dinleyen Üstad, tepkisini biraz sonra verir ama çok sert ve şiddetli ikaz edicidir.

İkazda; nazar ve dikkatin kesinlikle dağıtılmaması gerektiği şiddetle ve özellikle vurgulanır.

Risale-i Nur ile iman ve Kur’ân hizmetine talip olanın; evvelâ azamî ihlâsı ilk sıraya alarak, “azamî” başlıklı sıralamasıyla zikredilen diğer esasların tatbiki, olmazsa olmazlardır.

İşte bu “azamî”lerin içindeki “azamî sadâkat” prensibi, Risale-i Nur ile ehl-i imanın imanına yardımcı olurken nazar ve dikkatin kesinlikle dağıtılmayıp, sadece işimizle meşgul olmak, olmalıdır.

Büyük işler, “taksim-ül amal” kaidesince vazifeler taksim edilerek yapılır. Bu taksimatta her insan kabiliyetine göre vazife alır. Alınan vazife, kişiyi dağıtmayıp, işinin istikametine göre faydalı olarak hizmetini yapmalı, diğer vazifeliler ile görev konusu gereği müşavere hâlinde bulunmalı ve fakat önündeki işinden zerre kadar da olsa kopmadan, ayrılmadan işine odaklanmalıdır. Afakî âlemdeki hâdiseleri takip edip, hak namına yorumlayan da enfüsî âlemindeki esas vazifesi istikametinde değerlendirme ve yönlendirmelerde bulunmalıdır.

Dördüncü Mesele, hükmünü icra ediyor. Ömür sermayesini lüzumlu ama çok lüzumlu işe sarf etmenin ehemmiyeti bahsedilirken özelde Nur Talebesine verilen ders de çok ehemmiyetlidir.

Risale-i Nur’un müellifinin  “Her birimizin yüz derece aklımız ziyade olsa da, ancak bu vazifeye sarf etmek lâzımdır” diye ısrarla üzerinde durduğu husus, “âfâkî malâyaniyat ile iştigal” etmemektir. Hakikatte vazifenin hassasiyeti; âfâkı, dikkati, gayreti ve enerjiyi dağıtmayı kaldırmıyor. Zira üzerinde vazifeli olunan iş “ulum-u imaniyede fetva vazifesi ile tavzif” edilmiş olunan sadece ve sadece Allah rızası için iman hizmetinde bulunmaktır.

Dünya hâkimiyeti ve alâkalı hadiseler vardır ve gerçektir. Dessasların oyunları da öylesine. O oyunları sık sık bahsetmek, müsbet harekete mugayir olup, meşgul olmak maneviyatı bozuyor, şevki kırıyor, söndürüyor. Onların oyunları, hangi yeni dünya düzenlerini kurarlarsa kursunlar ölüm hakikatinden büyük değildir. Ölüm, onları susturan en büyük hadise ve gerçektir.

Mademki ölüm, bunların bahsettiği en mühim hadiselerinden daha büyüktür o halde o büyük hakikatin müdafiî olarak Nur Talebesine düşen yegâne vazife, ölüm hakikatinin ikazını evvelâ kendine rehber sonra başkalarına yardımcı olmaktır.

Ölüm, istisnasız olarak kabre imanlı, imansız ve münafık olarak girmek ile tecelli ediyor. Her kim olursa olsun, netice budur.

Dünyanın şahı da, kölesi de aynı hakikatin üç tecellisi ile neticeye ulaşacaktır. İşte bu büyük hakikatin lehimizde tecellisi ölüm ve hayatı elinde tutan Allah’ın emir ve nehiyleri istikametinde hareket etmekle mümkündür. Bu noktada Nur Talebesi; Risale-i Nur diliyle ölüme çareyi anlatmak istikametinde dikkatimizi dağıtan her şeyden özü itibariyle, keyfiyeten uzak durup, asıl vazife ile meşgul olmak, diğer vazifeleri de bu esasa destek olmak babından bilmek, en büyük komployu boşa çıkaracak hakikattir diye biliyor, iman ediyor ve gayret ediyor olmalıdır.

Mehmet Çetin

18 Nisan 2020 Yeni Foça İzmir

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir