Şuûnât-ı İlahîyenin Terimleri Nasıl Anlaşılmalı?

Avatar photoPosted by

“Cenab-ı Hakka mevcud-u meçhul unvanıyla bakılırsa, mârufiyet şuâları bir derece tebarüz eder.”, tespitine göre Marifetullahın basamakları öncesinde ilk bilmemiz gereken mevcud-u meçhul yani bilinemez mevcud unvanının idrakidir.

İnsanların duyduğu, anladığı ve fikirlerini ifade etmede kullandığı kelimelerle Allah’ı tanımak hakkıyla yapılamaz, anlatılamaz, idrak edilemez. Ancak Zat-ı Akdes’i tefekkür etme noktasında birer unvan ve işaret olabilirler.

Bediüzzaman Hazretlerinin –meselâ- On Sekizinci Mektup’un sonunda akıl ve hikmetle halledilemeyen müthiş konunun izahında kullandığı “Suûnât-ı İlâhiye”nin terimlerini zikrederken kullanılan kelimelere beşerî ve mahlûkî manalar yüklenerek anlaşılırsa-haşa- inkâr edilmiş olur. Maksadını çok aşarak hataya sebep olan bir idrak olur.

Şuûnât-ı Rabbaniye, şuûnât-ı sermediye, şuûnât-ı İlâhiye, şefkat-i mukaddese, muhabbet-i mukaddese, şevk-i mukaddese, sürur-u mukaddese, lezzet-i mukaddese, memnuniyet-i mukaddese, iftihar-ı mukaddese gibi tespit edilen terimlerin ıstılahî manaları ile yüklenen manalara dikkat etmek gerekir.

Istılahta şuunat, Cenab-ı Hakk’ın sıfatlarının kaynağı olan kudsî İlahî iş ve hallerdir. Ancak insandaki karşılığı, çok çeşitli kabiliyetlerle beraber merhamet, adalet, sevmek gibi çok değişik duygular oluyor. Kabiliyet ve hissiyat gibi tabirlerin Cenab-ı Hak için kullanılması uygun olmayacağı için şuûnât tabiri kullanılıyor. Sevmek, lezzet almak, iftihar etmek gibi tabirlerle insanın hissiyatı da anlatır. Ancak Allah’ın sıfat ve işleri anlatılacağı zaman kudsiyeti ayırıp önceleyerek işaret eden terimler kullanılmalıdır. Üstad, “tabir caiz ise” veya “tabirinde aciz olduğumuz” şartını koyarak “mukaddes” tabirini de o manalara destek ve dayanak olarak kullanıp o ulvî manaları izah etmiştir.

Şuûnât, Risale-i Nur Külliyatında esas ve temel olarak işlenen konulardandır. Bunun için esma sahifesindeki eser, fiil ve ismin tecelli ve tezahürlerindekine dikkat çekerek anlatır. Sonra sıfat dairesine geçerek esma dairesindekilerin ana kaynağı olan sıfat ile irtibatlayıp Zata bağlar. Esma dairesi cemalî ve celalî tecellilerle doludur. Rububiyet fevkalade işler. Bu dairede yapılması gereken gözlemin sonunda tesbih, tekbir ve hamd için irade, kudret, akıl, his ve diğer duyu organlarımız demirbaş malzeme olarak verilmiştir. Ancak bunlar sıfat dairesinin idrakine çok lazım değildir orada kalb, ruh ve sır gibi ulvi vasıtalarla dolaşılır.

İlahî şuûnâtın anlaşılmasında ana kaynak, ayet ve hadistir. Ayet ve hadislerin tefsiri de yardımcı kaynaktır.

Mehmet Çetin

04.09.2015 Çiftehavuzlar Çiğli İzmir

Not: Yazımızın konusuna vesile olan Abdullah Demir kardeşimize teşekkür ediyoruz.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir