Emekli eş sendromu-5

Avatar photoPosted by

Bediüzzaman’ın yorumu ile

İhtiyarlayan Hz.Zekeriya (as), vücudunun en kuvvetli ve sert parçası olan kemiğinin zayıfladığını ifade eder. Vücudunun içi ve dışı ile bundan sonraki hayata tahammülün zor olduğunu söyleyerek yardım ister. İnsan, bedenen hem içerisi ve hem dışarısı veya maddi ve manevi yönü ile zayıflayarak acizliğini, yaşlılığında hisseder ve hissetmeli. Zahiri sebeplerin, kendisinin zannettiği bütün kuvvet ve mülklerin maliki olamadığını anlayıp, Allah’ın güç ve kudretine dua ile sığınmak, gençliğe nisbeten ihtiyarlık zamanında daha fazla vuku bulmaktadır.

Hz. Cafer’in (ra), okuduğu Meryem suresinin Hz. Zekeriya (as)  ve Hz. Meryem’le alakalı ayetlerdeki manaların tesiriyle sakalı, göz yaşı ile ıslanan Necaşi, ağlar ve yanındakileri ağlatır. O ayetlerin, dirayet ve rivayet tefsirleri de mana ve lafızlarındaki sırlarla gönülleri sızlatır. Yaşlılıkla gelen ikazların, göz yaşartan hatıraların, Kur’an’da bahsedilen yaşlı kulu Hz. Zekeriya’ya (as) evlat vermesinin ardındaki sır ve işaret ile Allah, eşya ve hadiseye hakimiyetini gösterir.

Meryem Suresinin ilk dört ayetinin tefsirini İhtiyarlar Risalesi’nde yapan Bediüzzaman, ihtiyarlık hakkında ezberi bozan tesbitler yapar. Elli altı yaşında[1] başladığı İhtiyarlar Lem’ası’ndaki Rica’lara gerçekçi açıdan başlar. Yaşlılığın bedene yaptığı fizikî ve ruhî tesirini okuyucuyu üzecek derecede etkili anlatır. Bunun gerekçesi ise Kur’an eczehânesinden  aldığı ilacın olağanüstü etkisini göstermektir. Zira keskin ilacın hastalığı ağır olmalıdır. Evet Bediüzzaman, ihtiyarlığa bakış açısının değiştirilip onunla uzlaşarak yaşama anlayışını idrak ettirir.

Sevilenlerin sırası geldikçe hayattan ayrılması insanı yalnızlığa ve garipliğe itiyor. Gurbet vahşetini ünsiyete çevirecek bir tesellici olmalı. Çam Dağı’nın zirvesinde, Eğridir Gölü’ne nazır uçurumun kenarında bulunan yüksek çam ağacının tepesinde yalnızlıkta çare arayan Üstad; ihtiyarlığın getirdiği beş sarmal gurbeti ve yalnızlığı tesbit ve tefsir eder.

Akran ve ahbabımızdan ayrılmak ilk gurbet. Bu hazin gurbetin ardından zamanın ve mevcudatın bizden ayrılmaları, ikincisi. Memleketten uzaklarda kalmak bir sonraki. Gençlik gündüzünün ihtiyarlık gecesine, dostlarla beraber medeni hayattan yaşlılıkla inziva ve âdeta dağ hayatını andırır gurbet, dördüncüsü. Ve asıl vatanı olan ahirete hasretini hisseden ve oraya çok istekli olan ruhun dünyadaki gurbeti beşincisi ama en dehşetlisidir.

Burda hiçbir şey kararında durmuyor, kuvvet ve destek veremeyerek acz ve fakrımıza medet olamıyor. Acz ve fakrımızı vesile ederek yardım istemeliyiz. O halde acz ve fakrımız Allah’ın rahmetine paratöner olmalıdır.

İşte Bediüzzaman’ın ezber bozan sırrı, ihtiyarlıkla yakaladığı acz ve fakrın idrakidir. Ömür boyu kurduğu hizmet anlayışının temelini teşkil eden dört esastan ikisi olan acz ve fakrın hissedilmesidir. Rububiyetin celalî ve cemalî tecellisi için, ubudiyetin acz ve fakr içerisinde icrası gereklidir. Buna ihtiyarlık pek münasip düşmektedir.

İhtiyarlığın fizyolojik ve psikolojik sıralanabilecek izahlar, doğarken idrak edemediğimiz ama ömür boyu yapılan talimlerle ve ihtiyarlığımızın ihtarı, acizlik ve fakirliğimizin  hem idraki ve hem de ifadesidir. Doğduğumuzda ne kadar aciz ve fakir isek, hayat boyu sahibi zannettiklerimize rağmen son yıllarımızda hâlâ aciz ve fakiriz. Bunların ifadesi kavlî ve fiilî ibadetimizdir. Kavlî ifadeyi Hz. Zekeriya (as) gibi tezellül içerisinde sessizce yalvarıp, fiilî olarak ihtiyarlığın getirdiği acziyetin ifadesi olan el ve dilin titremesiyle Rahman ve Rahim’den, ümitle istemeliyiz. Zira O, vermek istiyor; bize düşen istemektir.

Mehmet Çetin

25.03.2014.Çiftehavuzlar.Çiğli.İzmir


[1] Bir tevafuk eseri olsa gerek ki, bu satırların yazarı da elli altı yaşındadır.

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir