Darbe karşısında Bediüzzaman’ın duruşu

Avatar photoPosted by

Bediüzzaman, 31 Mart olayını, ilk gününde uzaktan uzağa izlemesi dikkat çekicidir. Diğer taraftan Şeyh Said’in isyan dâvetini reddederken de. İsyan eden askerlere ve teşvik eden basına ikaz muhtevalı makaleler neşreder. İdarecilerin işledikleri günah ile kendilerine zulüm etmelerinin yanında itaatsizlik ve isyan ile kalkışanların bütün millete haksızlık ve zulüm edildiğini ihtar eder.

Divan-ı Harb-i Örfî’nin Dokuzuncu Cinayet bölümünde “Hem de Şeriat istiyorsunuz. Fakat itaatsizlikle Şeriata muhalefet ediyorsunuz.” tesbiti ile dile getirilen problemlerin hallinin, demokratik yollar yerine antidemokratik yollara müracaat edeni ikaz eder. İsyan edenlerin isyanının bastırılmasının ardından muhtemel istibdada karşı da kararlı bir duruş ortaya koyan Üstad, “İstibdat, zulüm ve tahakkümdür; meşrûtiyet, adalet ve Şeriat’tır.” diyerek idarecileri Peygamberimize (asm) tabi olmaya davet eder. “Millet tenvir ve irşad edilmelidir.”, “Bizim düşmanımız cehalet, zaruret, ihtilaftır.” diye cemiyetin bütün problemlerini özetleyen teşhisi koyar ve tedavisini de; “ Bu üç düşmana karşı sanat, marifet ve ittifak silâhıyla cihat edeceğiz.” diyerek reçetesini verir. İslâm âlemi ile kardeşliğin, komşularla dostluğun geliştirilmesini tavsiye, husûmet ve gerilimi de tel’in eder. Yanı sıra erken ve müşaveresiz hareket edenlere de ihtarlar var.

“Evet, bir darbe teşebbüsünü maalesef yaşadık ki keşke olmasaydı. İnşaallah –şimdilik- akim kalmış gibi gözükmekle beraber elbette izaha muhtaç konular vardır. Bu darbenin zalimâne ve hainâne isyanın bir oyun ve sun’î bir teşebbüs olduğuna hükmetmek, müfritâne ve mutaassıbâne bir siyasî tarafgirliğin tezâhürüdür. Aynı şekilde, bu isyan ve teşebbüsten bir parti lehine siyasî bir kâr/rant çıkarmaya teşebbüs etmek ve bu teşebbüsü muhaliflerini tasfiye etmenin bir vasıtası yapmaya kalkmak da benzer -hatta belki de daha bayağı ve süflî- bir tarafgirliktir. Kanaatimizce her iki hastalıklı tavır da, “Eûzü billahi mineşşeytanirrâcim ve siyaset” tarifi içerisinde mütalâa edilebilir.”[1]

Bütün kuvvetimizle dâhilde âsâyişi muhâfaza için müsbet hareket edeceğiz. Âsâyişe zarar verecek hadiselere taraf olamayız. “Hiçbir günahkâr başkasının günahını yüklenmez” ayetine inanır ve suçun şahsiliğini kabul ederiz. “Devletin siyasetinin selâmeti için cüz’î zulümler nazara alınmaz” diye, bir tek câni yüzünden bir köyü mahvetmekle bin mâsumun hakkını nazara almaz.”[2] şeklinde ifade edilen hataya düşmemek gerekir. Birisinin hatasıyla başkası mesul olamaz.  Hak edene hak ettiği ceza âdil bir şekilde verilmelidir. Suç işleyenlerin hak ettikleri cezayı almaması da bir adaletsizliktir. Dolayısıyla darbecilerin de hesabı hukuk içerisinde verilmelidir. İktidarın yanlışlarını hak namına eleştirmek başka, demokrasiye sahip çıkmak başkadır. Böyle zamanlarda itidal, denge, muhakeme ve istikameti muhafaza etmek en doğru olanıdır. Hürriyeti kötüye kullanmamak, istabdatın her nev’ine karşı durmak, hakka tarafgirlik, haksızlığa karşı olmak gerekir. Sözün özü demokrasiyi İslâmî esaslarla belirlenmiş hürriyet ile kabul edip uygulamaktır. Aksi halde müstebit bir idarenin gelme ihtimali vardır.

Siyasetin dinsizliğe alet edilmesi de, dinin siyasete alet edilmesi de büyük hatadır. Bunlar kendi kabahatlerini örtmek için diğerlerini, iddialarının tersiyle itham ederler, hem de cerbeze ile. Dolayısıyla bunların sadakatine ve adaletlerine itimat edilmez. Zira onlar cerbeze ile adalet yaparken zulme düşerler. Diğer yandan manevî hizmetler için var olan cemaatlerin siyasetten uzak durmaları gerekirken aksine “devlette kadrolaşma” yaklaşımının fitnelere vesile edilmesi de öylesine bir zulümdür.

Bir musibet olan darbe, “yıllardır savunduğumuz için suçlandığımız demokrasiyi bir günde herkese önemini anlattı ve hatta Camilerde bile demokrasinin değeri konuşuldu. Sabahın erken saatinde kapınızı sütçünün çaldığından eminseniz, demokrasi vardır. Sabahları kapımızı çalan hep sütçü olması dualarımızla.”[3]

Mehmet Çetin 18.07.2016 Bostanlı İzmir

[1] https://www.facebook.com/odindar14?fref=ts

[2] Emirdâğ Lahikası, 290. Mektup, s. 623

[3] https://www.facebook.com/salih.aytemur.7?fref=ts

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir