Ana babayı terbiye eden.

Avatar photoPosted by

İnsanın hayatta zevkli ama en zor yaptığı vazifelerden olan ebeveynlikten daha müşkil bir başka görev yoktur. Nihayet ortada söz konusu olan, insandır. Bu insan da sizin öz be öz evladınızdır. Zorlandığınızı hemen her zaman hissedersiniz. Anlatmak istediğinizi anlatırken, vermek istediğinizi verirken.

Elbette insanı en birinci terbiye eden  annesidir. Onun eliyle şekillenen  evlat, zamanla çevrenin de tesiriyle şahsiyetini oluşturur. Bu temelini oluşturduğu kişiliğinin en dibinde ebeveynin ve hassaten annenin tesiri münakaşasızdır.

Her evlat büyüdüğünde Rabbimizin inayeti ile o da ana-baba olacaktır. Büyüyen evlatlar zaman içerisinde kazandıkları ve geliştirdikleri alışkanlıklar ve huyları ile farkında olmadan ana babasını terbiye edeceklerdir. Ebeveyn,  önceki zaman içerisinde yani evlad sahibi olmadan öncesi zamanlarında teşkil ettiği şahsiyet, huy ve adetini; önündeki zaman içerisinde, evladının yetiştirilmesi sırasında, ister istemez önceki adetlerinden, alışkanlıklarının bazısından vazgeçme durumunda kalıyor.  Temizlik konusunda son derece titiz olan bir anne, düzen hassası olan baba, belkide çocuklukları devrindeki yaptıkları baskıları neticesi evlatlarını istediği gibi yetişmemiş olması gerçeği ile karşılaşınca bu sefer  “bumerank” gibi iş tersine dönüyor. Yapmam veya yapamam denilen ve adeta evlad zorlamasıyla davranışların yapıldığına şahit olmaktayız. Adına hoşgörü de denilen, karşındakini olduğu gibi kabullenme denilen, onu da bir şahsiyet olarak kabullenme denilen gerekçelerle kendisinden fedakârlıklarda bulunarak yeni vaziyet karşısında uyum sağlar,  ebeveyn. Sorulduğunda ise kısaca katlanmak adını vererek kendini müdafa eder.

Evet, ana babayı terbiye eden; evladıdır. Her evlad validesinin terbiyesi ile hayata başlarken; gün gelir terbiye aldığı annesini terbiyeye başlar. Bu başlamada annenin rızası söz konusu bile değil, mecburiyetten kaynaklanan kabullenmedir.  Yarının annesi,  dünün annesini  bugün yarım kalar terbiyesini tamamlar, farkında olmadan.

Ben, elvad terbiyesi görmemiş ebeveyni hatırlayamıyorum. Ebeveynin süzgecinden geçmemiş evlad olmadığı gibi; evlad mecburî terbiyesinden geçmemiş ana-babayı da düşünemiyorum. Mübalağalı zannettiğiniz bu sözlerimi tenkitten evvel evladınız öncesi ve sonrası alışkanlık ve adetlerinizin değişip değişmediğini kontrol etmenizi tavsiye ederim. Kimi dinlesem bir nevi kendimi dinliyorum. Heyecanla ama çoğu zaman üzüntü ile anlatırlar, evladı için yaptığı fedakârlığı. Güzelce de “Ana-babasın, bunlara katlanacaksın.” der ve nasihatını da yapıştırır.

Tarihin tekerürü içerisinde bu döner durur. Kimi halinden memnun, kimi de gayr-ı memnun. Ama ne kadar ses seda yükselse de iş budur.

Önceki yıllarda tanıdığınız insanın, evlat-torun sahibi olduğunda hatırladığınız hallerini artık değişmiş olarak bulmanız size bu hakikatı bir kere daha gözünüz önüne koyacaktır. Bunda şikayete hakkınız olsada yoktur artık. Bükülen odunu düzeltmeye uğraşmak,  kırıcılığı gibi olumsuz neticesinden başka neyi var?

Bu sonucun öncesinden alınması gereken tedbiri var mı? Ne kadar cevap sıralasanız da iş olacağına varıyor ve sizi evlad eliyle terbiye  olmak bekliyor gelecekte. İradelerin kullanıldığı bütün bunlara da kader diyerek teselliyi de buluyoruz. Esasında iyi ki bu teselli kaynağı var, yoksa bulamayan insanların rahatsızlığı, mutsuzluğu bilinen ve yaşanan bir gerçektir.

O halde yakınıp duracağımıza gelin bu işe gönüllü razı olalım. Duamızı da katalım bu gönüllü terbiyeye. Geçmişde bende olması gereken bu halin şimdi değişimi bugüne kısmetmiş ifadesi ile rızamızı da samimi ifade edelim. Artık hayatın sonuna doğru tamamlamış veya tamamlamaya yön tutan bir kabulleniş, bir terbiye oluş, bir eğitimle devam edebiliriz. Hani derlerdi ‘Eğitim beşikte başlar, mezarda son bulur.’ diye.

Evet,  ana-babayı terbiye eden evladıdır. Dün evlad olan bugün ana-baba olarak; hem evladını ve hem de ana-babasını terbiye etmektedir. Yarın ise onu bekleyen evladları da onu terbiye edecektir. Duamız  ise terbiyenin her iki tarafa hayırlı olmasıdır.

Mehmet Çetin

13.10.2011-Batıkent-Ankara

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir