Allâh’ın Gayri Sıfatları

Avatar photoPosted by

Allâh’ın Sıfatları- 7

Bediüzzaman, Allâh’ın sıfatlarını ayni, gayri ve ne ayni ne de gayri diye üçe ayırmıştır. Bu ifadeler Rabbimizin sıfatlarını anlama yolunda daha doğru ifadelerdir. Anlamamızı kolaylaştıran, okunduğu zaman zihnimizi merkezde tutan ifadelerdir. Kur’an atölyesinde, Resul-i Ekrem’in (asm) ders rahlesinde talim olunan ifadelerdir.

Gayri sıfatlar, ayni olmayan sıfatlardır. Fiili sıfatlarıdır. Besmele’nin tefsirinde “Er-Rahim’ de,  fiilî olan sıfat-ı gayriyeye imadır.”[1] der. Allah’ın fiili olan sıfatlarına denir.

Üstad, Cenab-ı Hakkın zatî isimleri olduğu gibi, fiilî isimlerinin de olduğunu ifade eder. Bu fiilî isimlerinin de Gaffar ve Rezzak, Muhyi ve Mümît gibi pek çok nevilerinin olduğunu söyler. Fiiller isimlere, isimler sıfatlara bakar. Gaffâr ismi Gafûr fiilî sıfatını, Rezzak ismi Râzık fiilî sıfatı gibi pek çok fiili isim ve sıfatları var. Bu gayri sıfatları olan fiili sıfatları, Allâh’ın zatının aynı üzerinde değilde gayrı yani masiva üzerinde bu sıfatları ile tecelli halindedir.
Fiili sıfatların miktarı ve sınırı yoktur. İlâhî isimlerden çoğu fiilî sıfatlara dayanmaktadır.  Bu fiili sıfatların çokluğu ise, Allâh’ın kudret sıfatının muhtelif mevcudattaki muhtelif tecelliyatından ibarettir. Mesela; Allâh’ın kudret sıfatı bir çekirdeğin açılmasında tecelli ederken Fettâh namını alıyor, bir canlının ölümünde Mümit ismini alıyor, bir hayat bahşederken Muhyî ismini alıyor, canlılara rızık verirken Rezzak namını alıyor ve hakeza..

Bu sıfatlar, kâinat ve mahlûkatın yaratılması ile açığa ve meydana çıktıkları için, Ehli Sünnet’e göre hâdistirler. Ama bu isimlerin arka cephesinde asıl iş gören ve icra eden Kudret sıfatı ezelî ve ebedîdir. Onun için Allah, ezelde Rezzak, Muhyî, Fettâh değildi demek manasız olur.

Tekrarlayacak olursak; Allah, ezelde Kudret itibari ile bu gibi fiili isimlere sahipti ama tecelli ve yaratma ile bu isimler meydana çıktığından, isimlendirilme noktasından hâdis oluyorlar. Gayri ismini de gayrın üzerindeki tecellisinden dolayı alıyor. [2]

Gayri sıfatları olan fiili sıfatlarını bahsederken tekvin sıfatı dikkatimizi çekmekte. Sıfat- tekvin, tabiri Külliyatta geçmemekle beraber ayat- tekviniye, evamir-i tekviniye defalarca geçmekte. Bir manada gayri sıfatlarına tekvini sıfatları da denilebilir. Gayri sıfatların; yapmak, yaratmak, oluşturmak anlamına gelen tekvin terimi ile ifade edilen mana ile münasebeti vardır ve ilişkilendirilebilinir. Bu cümleden hareketle kün emri ile âlemde ayat-ı tekviniye denilen yaratılışla alakalı ayetler ve evamir-i tekviniyesi denilen yaratılışla alakalı emirler gibi her şeyin halk edilmesi irade-i Ezeliyeden gelmektedir. İşte bütün esma ve sıfat-ı İlâhiyenin ortaya fiilî olarak çıkması ise eşyanın tekvini ile tezahür etmektedir.

Risale-i Nur’da; gayrı sıfatlar olan fiili sıfatlardan ziyadesiyle bahsedilir. Çevir gözünü, âlemde en küçük bir kusur görüyor musun? suali ile evvelen mahlukattaki dehşetengiz ve hayretengiz faaliyetten bahseder. Niçin durmayanlar durmuyor? diye sorar. Bütün bu fiiler, faaliyetler fiilin mükemmelliğini, bu mükemmelik ise fiil sahibi zatın isimlerinin mükemmelliğini, mutlak kemâldeki isimler sıfatları, kâmil sıfatlar şuunatı, şuunat ise zatı gösterir der.

Sıfatsız isim düşünülemez. Allâh’ın isimleri nispetinde bu isimlerle alakalı sıfatları var. Bu sıfatlar mutlak kemâldeki sıfatlardır. Mahluki manadaki makam, mertebe, sınır, imkan, zaman gibi şeyler söz konusu olamaz. Kudreti mutlak olan Allâh, kudreti ile değişik isim ve sıfatlarında muhtelif tecelliler ile şuur sahiplerine esma ve sıfatının mütalâasına davet eder.

Bütünüyle Risale-i Nur,  esma ve sıfat-ı İlâhiyenin talimi, tefekkür ve tezekkürü ile dopdoludur. Otuz Üçüncü söz, Âyetü’l-Kübra olan Yedinci Şua, tevhid denizinden Katre gibi isimlerini burada sıralayamayacağımız daha nice risaleler hep tevhid ve vahdet ana merkezli izahların, ispatların eseridir.

Eşyaya bakarken, mahlûkatta tecelli eden fiil, isim ve sıfatlarla vücudu mutlak manada olması gereken, vacip olan Rabbimizin mevcudiyeti ile beraber birliğini; birliği ve mevcudiyeti ile âlemde tecelli eden cemâli ve celâli hakikatlerinden isim ve sıfatlarına; bunlarla da İlâhi şuunatına ve nihayet Zat’ını anlamaya, idrak etmeye yol almış, yaklaşmış oluyoruz.

Mehmet Çetin

29.02.2012.Çiftehavuzlar-Çiğli-İzmir


[1] İşaratü’l-İ’caz, sh. 33

[2] www.sorularlarisaleinur.com

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir