Aklın şuuru ihatası-1

Avatar photoPosted by

Yirmi Sekizinci Mektub’un Birinci Meselesi’nde rüyâ ile alakalı olan iki âyetin tefsirini yapan Bediüzzaman, rüyâ-i sâdıkayı, hiss-i kablelvukuun ileri derecesi konumu veya fazla inkişafı olarak tarif eder. Bu tarifin ardından tahlile başlar.

Konunun ayrıntısını merak edenleri o risaleye havale ederek mevzumuz ile alakalı olan hususa dikkat edelim.

Akıl ve şuur, farklı manalarda olsa da  günlük hayatımızda birbirlerine çok yakın anlamlarda kullanılmaktadır. Mana ve mahiyetleri farklı olan bu iki kavram üstlendikleri vazife noktasından yakınlık arzetmekte. Aralarında ince bir farklılık var. Şuur daha ziyade manevi ve genel bir kavram iken akıl ise maddi ve insana atfedilen bir kavram olmaktadır. O halde her akıl şuur kapsamına girerken; her şuur ise akıl ile izah edilemez denilebilir. Mesela, melekler için akıllı varlıklar yerine şuurlu varlıklar demek daha uygundur. Bu yüzden şuur daha genel bir kavramdır.

Şuur, bir şeyin farkında olma hâlidir. Şuur; bir varlığın içinde bulunduğu gerçeklik noktasıdır. Kur’an-ı Kerim’de akıl gibi, şuur kelimesi kullanılmamıştır. Bunun yerine bu kökten gelen fiiller kullanılmıştır.(1)

Öncelikle akılsız şuur olmaz. Şuurlanmanın temeline akıl vardır. Dolayısıyla şuurlu her hareket aklın yardımı iledir. Şu durumda şuur akıldan ileri konumda kalırken akıl şuurdan geri noktada izleyecektir. Bu haliyle aklın yolu, aklın ermeyeceği yere kadar olurken, şuur ise tekâmüllerle artarak devam edecektir. Yolu tekâmül ile paralel çizilen şuur, olgunluğunu; varoluşun sırlarını anlamak, esma-i İlâhiyeyi temaşasından hasıl olan şuurlar ile nurlanarak taclandıracaktır.1

Birbirlerine yakın ancak makam farklılıklarının olduğu akıl ve şuur kavramlarının Risâle-i Nur Külliyatı’nda kullanılması, esasen ısrar ve dikkatle istimali pek dikkat çekicidir. Bilerek kullanıldığının zahir alametidir.

Aklın ileri merhalesinde de  şuurun tekâmül kademelerinde de ilhamat-ı İlâhîyenin hissesini unutmamak lazımdır.

Külliyatta, Hac sûresinin 18. âyetinin tefsirinden(2) her bir zerrenin, mahlukun hâl ve tahavvüllerinde müekkel bir meleğin vazîfedârâne sevki ile yaptırıldığını anlıyoruz. Akıl ve şuur mahluktur. Akıl ve şuurun hâlden hâle geçmelerinde kendi kendine olmuşluğun, çeşitli sebeplerin sebep olmuşluğunun ötesinde ve bunları ilzam ederek dikkat ve takdirleri toplayan husus ise meleklerin tavzif-i İlâhiyenin sevki ile iş gördürülmesidir. Bu kanaata âyetin muhtevasından, Üstadın yaptığı tefsirden ulaşıyoruz.

Temel olarak bu tesbitlerin istikametinde eşya ve hadiselere bakıldığı zaman âlem nurlanıyor ve munis oluyor. Hadiseler ise vazifelerin yapılmasındaki tahavvüller oluyor. Mükafat ve musibet bu geniş ve uzun cümlenin sevimli veya sıkıcı cümlecikleridir. Cümleciğe takılı kalan insan, cümlenin bütününden haberdar olamaz. O halde cümlenin genelini okuyup, tablonun bütününe bakarsak olayları aşabiliriz, maksada ulaşabiliriz. Belâya/mükafata değil verene bakıp O’nun alakadarlığını idrak etmek lazım. İşte bu şuurun işidir. Eşya ve hadisede aklını kullanarak tekamül etmiş şuurun işidir, muktezasıdır.

Buraya kadar akıl ve şuur hakkında malumat verdik. Bunların rüya ile alakasını kurmadan önce çok kısa rüya hakkında tesbit yapalım.
Rüya, “Allah Teâlâ’nın melek vasıtasıyla hakikat veya kinaye olarak kulun şuurunda uyandırdığı enfusî idrakler ve vicdanî duygular veya şeytanî telkinlerden meydana gelen karışık hayallerden ibarettir” şeklinde de tarif edilmiştir.”(3)

Rüya, kişinin bilinç altında düşüncelerinin özlemlerinin ya da isteklerinin bir film şeridi gibi göz önünden geçtiği varsayılan olgudur. Rüyada zaman ve mekan kavramı oluşmaz ve  söz konusu değildir. Biz uyandığımızda zaman ve mekan giydirmeye çalışırız. Dolayısıyla rüyada akıl ve aklın ölçüleri çalışmaz, bilinçaltı denilen, şuuraltına itilen veya fazlasıyla şuurumuzun meşgul olduğu konular rüyadaki zaman ve mekan sınırlamasının olmadığı sahada rahat bir şekilde ortaya çıkarlar.
Haftaya bitirelim inşâallâh.

Mehmet Çetin

24.01.2013.Çiftehavuzlar-Çiğli-İzmir

Dipnotlar:
www.sorularlaislamiyet.com
Yirmi Dördüncü Söz’ün Dördüncü Dal’ı.
http://www.kunfeyekun.org

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir